Ferda ERDINC
“Yeryuzunun ruhu bize bir suru yoldan seslenir.” Kutsal Yemek Kitabi, sf.22 Dharma Yayinlari
Yeryuzunun ruhunda kimbilir ne cok seye dair ses vardir. Yasadigimiz bu gezegende gunes, yildizlar, hava, su, toprak; yani iklimler, cografya ve hayat vardir. Gun ve gece diye bir ritim icinde her sabah uyaniriz, farkinda olarak ya da cogu zaman olmayarak nefes aliriz. Zihnimizi isgal eden bir suru gaile vardir; kosusuruz gun boyu. Ve yemek yeriz; gun doganda, gunes tepeye varanda ve batanda. Her gun gunden geceye, geceden gune devrederken hayat yeryuzunun ruhunun bize seslenip seslenmediginin nasil farkina variriz?
Bunu bilmek giderek zorlasiyor hayatlarimizda. Sehir hayati diyoruz, is diyoruz, eglence diyoruz.... sonra bir gun bir sey bizi durduruyor. Bu nedense cogunlukla bir dert oluyor. Yeryuzu sesini duyurmak icin bazen bagirmak zorunda kaliyor. Sonucu bir doga felaketi oluyor. Ya da daha kisisel bir felaket; bir hastalik mesela. Yani, olum korkusu. ‹ste o zaman hayat bizim icin her gunku ritminde seyredemez oluyor. Her seye yeniden durup bakmak gerekiyor. Hayat dedigimiz seye yeniden ve baska bir kosesinden sarilmak ihtiyaci doguyor.
Iste ancak boyle bir seyler yolunda gitmedigi, sagligimiz tekledigi zamanlarda dikkatimizi tekrar bedenimize ceviriyoruz. Neler oluyor bu makinede? Yeryuzunun bilgisi deva diye bize neler sunuyor? Gelsin ilaclar gitsin doktorlar, tetkikler, receteler vesaire... Olup bitense bedenimiz dedigimiz mekanizmada bir ariza. Ya da yeryuzunun ruhunun feryadi mi acaba?
Gazetelerde her gun bir nedenle yiyip ictiklerimize iliskin bir haber cikar mutlaka. Kahve bir gun bastacidir, bir gun ayaklar altina alinir. Cay hayat kurtarir, pancar mucize yaratir, tereyagi muebbete carptirilir.... Sihirli bir formul vardir, herkesi incecik yapacaktir. Sihirli bir gida vardir, herkesi sonsuza dek yasatacaktir. Sihirli bir sifa vardir, sansi olan ona ulasacaktir.
Sihir de, sifa da oysa hem her yerde her zaman vardir, hem de bir turlu ulasilamayandir. Su gibi her sey surekli akmaktadir; birlikte yol alinir ama zapt edilemez surekli. Yeryuzunun ruhu gibi. Bilgisi fisiltilarda gizli. Belki de bedenlerimiz birer yeryuzu mabedi. Her gun yeryuzunun ruhunun ve bilgisinin ziyaret etmek istedigi. Soludugumuz hava, ictigimiz su, bulundugumuz ortamlar, karsilastigimiz insanlar ve yedigimiz her sey araciligiyla.
Neden sifali oldugu soylenen her besin herkes icin ayni mucizeyi yaratmaz? Neden zararli oldugu kanitlanmis bir aliskanlik veya bir gida herkesi olum esiginden ayni zamanda asirtmaz? Mutfaginizda ayni gibi duran bir sebze neden her zaman ayni tadi vermez? Ayni malzeme kullanilarak yapilan basit bir yemek, mesela bir salata bile neden ayri ellerde ayri tatlara burunur?
Cunku her bir seyin her an bir araya gelisi farklidir esasinda. Her nesnenin ve canlinin kendi kimyasi, bir araya gelisi ve donusum enerjisi farklidir. Yemek yemek dedigimiz edim bedenimiz dedigimiz yeryuzu mabedinde vuku bulan en senlikli ayindir bir yandan da. Hic bilmedigimiz yerler, insanlar, cografyalardan hatta yeryuzunun binbir fisiltisiyla gelip bedenimize degen pek cok gida. Ates, toprak, su ve hava. Ve metal de hatta. Yedigimiz her seyde bu enerjileri farkinda olarak ya da olmadan icimize buyur ederiz. Pisirdigimiz her seyde kendi enerjimiz, ve cevremizde bulunanlarinki de dahil, yeryuzunun butun enerjilerini donusturmekteyiz. Bedenimiz ise icine aldiklarini donusturmeye devam eder. Yeryuzunun ruhu topraktan sebzeye, sebzeden suya, atesten tencereye, elimizden kasiga, bakisimizdan ekmege.......boyle uzar gider bu liste. Her sey surekli her seye deger, sihir de sifa da zehir de iste boyle her an her yerde. Her sey birbirine deger ve surekli bir baska seye donusur. Bedenlerimiz onlara ulasanlari bize iletir. Bu yemek beni mutlu etti, bu icecek beni zorladi, bu ot mabedi kirletti, oburu temizledi. Gozumuz de soyler bunu, elimiz de. Tezgahlarda siralanmis baliklar, sebzeler, dukkanlarda cuvallarda tahillar. Hepsi her zaman ayni degiller ki! Can cekisen bir demet ottan nasil gelsin bedene bir faide? Ya da bayat baliktan, veya insan zoruyla mevsimi disinda hayata atilmis saskin bir sebzeden?
Ama butun bunlara zaman mi var diyorsaniz. Bekleyeceksiniz, bedeninizin sizi feryatla sarsacagi gunu. Elbet bir gun siz de mabedinizi fark edeceksiniz. Her yemegin mutluluk vermedigini, her besinin sizin icin sifa vaat etmedigini, her mucizenin her bedende ayni etkiyi yaratmayacagini. Lezzetli bir yemegi yapmanin sirrinin ulasilmaz olmadigini da fark edeceksiniz. Sifanin Kaf daginin ardinda olmadigini da. Bakisiniza, dokunusunuza, tat alisiniza, hislerinize firsat tanidiginizda. Savaslarinizi bedeniniz disina attiginizda.
Yemek iste butun bunlar icin bir firsat. Yeryuzunun ruhunun ve bilgisinin ulastigi ve donustugu tapinak bedenlerimizde yasanan en somut, en hayati, en sihirli ayin. Bilgimizi, sezgimizi ve deneyimlerimizi birlestirerek bakimi bize verilmis bedenlerimizde yeryuzunun hallerini boyle gormek mumkun. Herkesin mabedi sadece onun. Sirrina nasil vakif olacagiz bunun? Yedigimiz ictigimiz her besin kendi hikayesi ve fisiltisiyla, yani enerjisiyle enerjimize karismayi bekliyor her gun. Dikkatinizi ve sevginizi esirgemediginizde, kimden mi? Gozunuze degenden agziniza ulasana, elinizin dokundugundan damaginizda iz birakana, yakindan uzaktan yeryuzunun ruhunu bir bicimde fisildayan her bir seyden dikkatinizi ve sevginizi mahrum etmediginizde elbet; iste o zaman fark edersiniz acliginizi nasil en iyi doyurursunuz. Mabedinizde iyi misiniz, hos musunuz, huzurlu musunuz, mutlu musunuz?
Nisan 12, 2005
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder