Ekim 11, 2010

Süt Tüketicisinin Bilgisine..

Sayın Tüketici,

Gidecek, başvuracak merciiler zaman alıyor, bu arada da “atı alan Üsküdar’ı geçiyor”; dolayısıyla tez elden haber veriyoruz ki sütümüze, yoğurdumuza katılmak üzere Melaminli Süt Tozu'na ithalat izni (06.10.2010) çıktı.

Bundan sonra yediğiniz yoğurt, içtiğiniz süt, çocuğunuza aldığınız kurabiye ve hatta çikolatada bizim ürettiğimiz çiğ süt değil, Çin’den veya AB’ den  ithal ve içeriğinde Melamin olduğunu bildiğimiz süt tozu olacak.

Nereden mi biliyoruz?

Öncelikle işimiz bu: bizler çiğ süt üreticileriyiz.

Ayrıca AB’ye uyum sürecinde ülkemiz de EFSA adlı gıda kuruluşunun standartlarını benimsedi ve EFSA süt tozunun 1 kilogramında 2 Miligram melamin olmasına müsade etmekte!

Peki Melamin nedir?

Petrol türevi bir madde olup bildiğimiz tabak yapımında kullanılır. Süte katıldığında sütün içeriğindeki protein oranını göstermeye yarayan bir maddedir.

Dolayısıyla mesele nerede?

Melamin biraz fazla katıldığında sütteki proteini olduğundan yüksek göstermeye yarar: yani adi bir hilenin de aracıdır.

Hatırlayacaksınız, 2008 yılında gazetelerde okudunuz, Çin'de 3 bin civarında çocuk Melamin katılmış süt tozundan hastalandı ve 6'sı öldü. Gene geçen yaz okudunuz, Çin'de 103 ton Melamin katılmış süt tozu yakalandı ve Amerika süt tozu ithalatını bu ülkeden durdurdu. Raflardan ürünler toplatıldı.

Biz ise daha geçen hafta Çin'le fevkalade ticaret koşulları anlaşması imzaladık ve aynı tarihlerde de süt tozu ithalatına izin verdik!

Süt tozu hangi ülkeden ithal edilirse edilsin içindeki melamin miktarı en az kiloda 2 miligram olacaktır.

İki ile iki dört eder!

Sayın Tüketiciler,

Süt tozu yokluk vakti ya da savaş zamanı askeriye için değerlendirilebilecek bir maddedir ancak “çiğ süt”ün yanında “süt tozu” en hakiki haliyle bile eksik kalır. Gerçek gıda “çiğ süt”tür.

Çiğ sütten yapılmamış yoğurt, çiğ sütten yapılmamış tereyağ... gerçek gıda olmayacaktır, eksik gıda olacaktır.

Süt tozu, en hakiki haliyle bile eksik kalırken, Melamin katkısı ile “zehir”e dönüşmektedir.

Yoğurdumuzun, sütümüzün, tereyağımızın “zehir”e dönüştürüldüğü bir zamandayız ve biz çiğ süt üreticileri sizleri olanlardan haberdar etmek, uyarmak, seçimlerinize dikkat etmeye teşvik etmek istedik.

Bir süt ya da süt ürününün içeriğinde süt tozu olup olmadığı üzerinde yazmamakta. Bu eksiğin giderilmesine yönelik geçen bahar başlattığımız bir kampanya var. Siz de katılın.

174’ü arayın ve tercih ettiğiniz markanın süt ürününde, örneğin yoğurdunda, süt tozu kullanıp kullanmadığını öğrenmek istediğinizi iletin. Bakalım ne cevap gelecek!

O zamana kadar da ne yapın yapın ama “zehir” tüketmeyin.

Çocuklarımız adına,

Çiğ Süt Üreticileri ve Tüketicileri Grubu
Bağımsız Süt Platformu

6 yorum:

Nihal M. dedi ki...

TEŞEKKÜRLER...

Defne Koryurek dedi ki...

Bağımsız Süt Platformu, Ulaş Özkul'un kaleminden:

Daha geçen gün yine aldatıldın üretici kardeşim.

Memlekette süt fazla diyenler, göstermelik ihalelerde " avrupada süt
çok ucuz" deyip, ülke gerçeklerini bir anda gözardı ederek kah ağlak
edebiyatı yaparak, kah "süttozu getiririz" deyip tehditvari konuşarak
6 aydır çiğ süt fiyatlarını aynı tutanlar...

Sözde Biga Süt ihalesi üzerinden birkaç gün geçti, hükümet tarafından
2500 ton süttozu vs, 2000 ton tereyağı ithalatının önü açıldı...

Anladınmı üretici kardeşim nasıl aldatıldığını?

Memlekette madem süt yeterli hatta iddia edilen gibi fazla, o zaman
niye 25 milyon litreye tekabül eden süttozu ve 2000 ton tereyağı ithal
ediliyor?

Bu kadar süttozu, krema, tereyağı ile ne üretilecek? Madem süt yeterli
ve süt, yoğurt, peynir, kaşar üretmek için sadece çiğ süt
kullanılıyorsa eğer, o zaman bu süttozu ve tereyağları ile hangi
gıdalar üretilecek? Sadece bisküvi ve çikolata mı?

Yoksa kazın ayağı başkamı?

Yoksa bu süttozu ve tereyağları, yetersiz süt üretiminden dolayı
kapasitesini dolduramayan fabrikalarda, kutu sütlere, yoğurtlara,
peynirlere, kaşarlara mı katılacak?

Yoksa bu ithalat kararının, süt ihalesinin hemen sonrasında
açıklanması, saman altından gösterilen bir sopa mı? Yılbaşında tekrar
yapılacak süt ihalesinde çiğ süt fiyatlarının artmaması için bir önlem
mi?

Daha 2008 yılında süttozu ithalatı yasaklandı ve 2009 yılında 40-50
kuruşlarda olan süt fiyatlarının aşırı düşmesini engellemek
bahanesiyle süttozu üretenlere teşvik verildi. 2008-2009 yılında bu
süttozu ithalatı yüzünden süt fiyatları 40-50 kuruşlarda zararına
üretiliyordu. Yüzbinlerce damızlık kesildi ve süt üretimine darbe
vurulduğu gibi et krizide patlak verdi.

1 sene önce süt fiyatlarını dengelemek için süttozu üretimi ihraç
amaçlı desteklenmişti, bugün ise süttozu ithalatının sıfır vergiyle
önü açıldı. Gerçek ortada, ülkede yeterli süt üretimi olmadığı için
ithal süttozu ile açıklar kapatılacak ve üreticiye gözdağı verilecek.
Bir taşta kuş sürüsü vurulacak.

Daha buz dağının ucunu görüyoruz. Et fiyatları yıllarca düşmeyecek.
Çünkü 2009 yılında sırf bu süttozu ithalatı yüzünden kesime giden
hayvanların tekrar eski sayısına ulaşması yıllar alacak.

Yine düşen süt üretimi yıllarca eski seviyelere gelemeyecek. Avrupa
Birliğinin istediği 23 milyon ton süt üretimine 2013 yılına kadar
nasıl gelinecek. Bu taahhüt ithal süttozu ile mi telafi edilecek.

Düşen süt üretimi sebebiyle, fabrikalar nasıl kapasite dolduracak.
Sütün eksik kaldığı yerde ithal süttozu, ithal tereyağı, palm yağı,
sıkılaştırıcı, jelatin gibi katkı maddeleri ile mi gıda üretilecek.

Daha ne kadar üretici kandırılacak. Senin sütün fazla, senin sütün
kirli, senin sütün pahalı maval okumalara artık kanmayalım.

Köy-koop ve Süt üreticileri biliklerinin kavgası daha ne kadar
sürecek. Daha ne kadar sanayicinin ekmeğine yağ süreceksiniz?

Rekabet Kurumu, ne zaman biga süt ihalelerine gözlemci gönderecek?

Üreticinin tek çatı altında birleşmesi, üreticinin kendi süt işleme
tesislerini kurması, üreticinin kendi yemini üreten tesislerini
kurması, üreticinin ve sanayicinin marka değil süt reklamını yapması,
3-5 adet ahır hayvancılığı yerine, toplu bakım çiftlikleri ile en az
20 adet hayvan sayısına ulaşılması, ürünlerin katkı maddeleri ile
değil gerçek çiğ sütten üretilmesi ve bunun denetlenmesi, kutu uht
sütlerin sadece stok, sevkiyat ve raf ömrü avantajları sebebiyle
üretilmiş olmasının anlaşılması, bunun yerine pastorize şişe sütün öne
çıkartılması,....Bunlar ve onlarca çözüm önerisi daha önce de yazıldı,
anlatıldı tartışıldı. Artık icraata geçmek gerekiyor.

Yemin çuvalı 30 tl yi geçmiş, sütün fiyatı 6 aydır 73 kuruş. Yem
bitkisi üretenler için mazot fiyatı, gübre fiyatı, tohum fiyatı vahim
durumda. Hangi hesapla süt üretilecek bunun hesabını da çok bilenler
bir zahmet yazsın...

Flû Gibi dedi ki...

Bilgilendirme için teşekkürler.

Güneşli Günler dedi ki...

Defne hanım, ne yapmak gerek. Bir şeyler yapmak gerek. Daha fazla bir şeyler yapmak gerek...

Çapar Kanat dedi ki...

Ne yapmak gerek?
Çözüm çiğ süt tüketmektir.
Çiğ Sütten sütümüzü, yoğurdumuzu, peynirimizi, yapmak gerek. Tereyağımızı da en yakın köylüden satın almak gerek.
Bu kendimiz için çözüm.
Ya başkaları? Başkaları kim? Çocuklar, komşular,arkadaşlar, tüm ülkemizin insanları, gelecek nesiller!
Sadece kendimizi kurtarmamız yetmiyor. Herkesin olduğu bir dünya’ da yaşıyoruz.
Herkes ve bilhassa çocuklar bizi ilgilendiriyor ve gelecek nesiller!
Gelecek nesiller soyut bir kavram değil somut: Torunlarımız.
Çocuklarımıza düğür gideceğimiz veya çocuklarımıza düğür gelecek akranlarına sorabilecekmiyiz: Gerçek gıda ile mi beslendin ? Bu cümleme belki gülümsyeceksiniz.
Çocuklarımızın müstakbel eşlerinin ne iş yaptıkları niçin önemli? Eve bir ekmek getirebilecekmi sorusu için!
Ya müstakbel eşlerin sağlıkları?
Tanrı korusun! İstermiyiz müstakbel eşlerinin kanser aday adayı olmalarını.
Bizim evlilik çağımızda evlenme müsadesi için sağlık raporu istenirdi. Şimdi de isteniyormu bilmiyorum. Gıdanın gerçeğinden uzaklaşan bir Dünya’ da müstakbel eşlerden tam teşekküllü hastane raporu istenecek günlere gelmemek için şimdiden kolları sıvayalım. Sadece kendi neslimizi değil tüm insanlığın neslini garanti altına alalım.
İnsan nesli tehlikede!
Çiğ Süt ekmekten sonra ikinci öneme sahip gerçek gıdamızdır. Onu, unutulan zihinlere tekrar koyalım
Çapar Kanat
Çiftçi-Çiğ Süt Üreticisi

Defne Koryurek dedi ki...

gerçek gıda ile beslenmeyen bir organizmanın gerçek fonksiyonlarını yerine getirmesi mümkün değildir.

dostlarım,

çiğ süt, kaynak suyu, mera hayvanının eti, serbest dolaşan tavuk, gdo'suz mısır... eski bir dünyanın hasretle hatırlanan hikayeleri olmamalılar --bunlar, bizzat biz, insanların besleyicisi, gerçek gıdalardır. ve ne çocuklarımız ne de biz, bu gıdaların besleyiciliği olmadan fonksiyonlarımızı yerine getiremeyiz!

hürmetlerimle,
D.