Şubat 02, 2006

Fikir Sahibesi Damaklar

Ferda ERDINC

Tersine bir durum vardı. Isten baslarını kaldırdıkları bir anda, kendileriyle ilgili hemfikir oldukları ilk tespit buydu. Gulduler haliyle hallerine kısa bir sure. Her birinin cumle alemce –degisen olçeklerde- bilinen huyları vardı. Su içinde oldukları durumda ise her biri huysuzdu. Hayır yine degisen olçeklerde huysuz oldukları zaten biliniyordu, ama su an huylarından farklı bir biçimde davranıyorlardı; huy-suz bir hal. Gulmelerine sebep buydu.

Defne son derece guler yuzlu ve hatta mulayim bir hal içindeydi mesela. Ceren ise her anlamda fevkalade istahlı! Yemek, muzik, ve her tur faaliyet onerisi karsısında. Ferda ise son derece mızmız ve istahsızdı genel olarak. Ustune ustluk bir de temkinli ve olayların gidisine ha bire fren basan bir yapıda. Huyları ters yuz olmustu.

Hep istahlı olan istah kesici; hep sivrilik yapan torpuleyici; hep oyunbozan oyun kurucu olmustu aniden ve bunun idraki hepsini guldurdu. Kendilerini bu hiç genelde olmamıs oldukları biçimde tasvir eden de yine kendileriydi ustelik. Kısaca, durum tersine donmustu.

Bu karakterler anlasılan o ki, kendi gunluk hayat dizilerinde olan biten neyse onları bir masa etrafında bulusturan ana dek, bir biçimde donusme kıvamına gelmislerdi. Iyi romanlar, iyi filmlerde seyircinin gormeyi bekledigi sey, yani karakterlerin hikayeleri içinde donusmesinin zamanıydı simdi belki de. Bu, hem hikayelerin gidisatı, hem seyirci, hem de kendileri için bir surprizdi. Artık bundan sonra olacaklar neyse en azından sıkıcı olmayacaktı. Bu herkes için iyi bir seydi.

Son gunlerde saglıkla ilgili en temel dusturlardan biri, hep yenilenlerin dısına çıkmak gerekliligi olarak telaffuz edilir olmustu. Her alanda edinilmis alıskanlıkları arada bir sorgulamak, bunyeye bir nefes aldırmak, fırsat tanımak gerekiyordu. Belki onlara olan da boyle bir seydi. Simdiye kadar olagelen beslenme rejimlerinde eksik kalmıs neyse artık onlara yonelmek gerekiyordu. Unutmayalım ki hepsinin isi de merakı da yemek etrafında donuyordu. O zaman huylarının onlara kurdugu bu bilmeceyi de beslenme ve yemek uzerinden çozmekten baska yolları yoktu. Hayat en nihayetinde bir oyundu. Simdi oynamakta oldukları iskemle oyununda biri “meyve sepeti” demis olmalıydı; hazır ayaklanmısken simdiye kadar oturmamıs oldukları bir iskemleye ilismislerdi anlasılan.

Bu yeni halleri onlar için hem eglenceli hem heyecan vericiydi elbet. Ama bunca zamandır oturmus ve/veya oturtulmus oldukları iskemleleri ne yapacaklardı? Dort duvarı, bir damı ve bir kapısı olan bir mekanda, birlikte faaliyetler silsilesi planlamak için bir araya gelmislerdi. Bu iskemleler de bu mekanda bir islev bulurdular elbet kendilerine. Iskemleler de bulunduguna gore, heves zaten elde bir, mutfagın yapımını da yuklemisken hevesli bir beye, is bir masa, kavanozlar ve gıda teminine kalıyordu haliyle.

Gorunen odur ki, yeni ruh halleri, asina olmadıkları yeni huylarıyla uç kadın hikayelerinin bundan sonrasında sizin hikayelerinize karısmaya kararlı. Simdi Istanbul için “Uyur Iken Uyardılar Bizi” sarkısını soylemek zamanı.

Hiç yorum yok: