Ocak 12, 2011

bilim insanlarının gözünden lüferin durumu

bugün Yurtsan Atakan'ın üçüncü kez konu ettiği ve devam da edeceğinden emin olduğumuz "lüferde yokoluşun av baskısından kaynaklandığının bilimsel temeli yok" ana temalı karşı kampanyasına cevap niyetine okumayın lütfen :)) aksine, denizlerimize dair bilinçlenmenin gereği olarak ve sorgulamanın ve idrakın parçası olarak görün;

ilginize iki makale sunuyorum:

bir tanesi Levent Artüz'ün kaleminden, Gazete Tiyatroterapi'de yayınlanmış ve lüfer balığında aşırı avlanmaya bağlanabilecek bir azalmanın bilimsel dayanağının olmadığını söylerken denizlerimizin asıl meselesinin kirlilik olduğuna vurgu yapıyor; diğeri ise Tevfik Ceyhan ve Okan Akyol'un yazdığı ve Ege Üniversitesi yayınlarından çıkan "Marmara Denizi Lüfer (Pomatomus saltatrix L., 1766) Balıklarının Yaş Dağılımı ve Çatal Boy-Otolit Boyu Arasındaki İlişki" başlıklı ve lüfer balığının büyümeye imkan bulamadan avlandığını kanıtladığına inandığımız bir makale.

biri diğerini elemiyor, özenle ifade etmek isterim.

ancak Levent bey'in makalesine de temel bir itirazım var, zira denizlerimizin kirliliği meselelerin arasında önemli bir yer tutmakta olsa da "tertemiz, mis gibi Gökova'da" da balık yok!

av kotalarımızın olmayışını, avlanma alt limitlerimizdeki eksikleri, özensizlikleri, balık halindeki tefeciliğe meyilli kabzımalları ve balıkçının üzerindeki borç baskısını ve trol yetmezmiş gibi gırgırın trolü aratmayacak şekilde kullanılmakta olduğunu göz ardı etmek mümkün değil, balığımızdaki azalmanın, lüferdeki yokoluşun nedenlerini incelerken. Levent bey bunları konu dahi etmeyerek eksik bırakmış argümanını, demek isterim. 


elbette ne bu makale bir akademik yayında yer almış ve ne de ben bir akademisyenim, ama, okuduklarımızı tartmak neticede zekamıza karşı bir sorumluluk sayılmalı. zira bizler --bu işe kalkışırken farkında değildiysek de, artık gördük ki, balığımızı kurtarmak uzun bir gayret ve sıkı işbirliği gerektirecek. bu gayretin uzun sürecek olması meselenin katman katman çözülmesi gerekmesinden ve bizlerin de süreç içerisinde yine ve yeniden tüm bildiklerimizi tartmamız ve öncelik saptamamız gerektiğinden ötürü. bir hap yok, alıp da bitirelim şu işi. ama öncelikleri tesbit en önemli olan.

denize sırtını dönmüş bir şehrin simge balığı yokolurken o şehrin sakinleri çiflik çipurası ve somonu yemekteyse ve balıkçısı trolleşmiş gırgır ağlarıyla bebesini tutuyorsa ve bu yasalsa... lüferde öncelik av boylarının yendiden düzenlenmesindedir. haaa, onunla bitmeyecektir elbette. ama "üreyebilmesini garanti altına almak" türü korumanın ilk adımıdır. o düzenlendiğinde balıkçı filolarımızda küçülmeye gitmeyi öneriyor olacağız belki de. bu arada denize dökülen atık suların meselesini gündeme getireceğiz. belki akabinde Boğaz trafiğine dair söyleyeceklerimiz olacak. çok işimiz var, çooook. kırk yılın hataları bir kampanya ile düzelmeyecek elbette :)

lüfer kampanyası bu bağlamda bir bayraktır. denizlerimizin temizlenmesi gerektiği gerçeğini yadsımaz. ancak üreme fırsatı bulmadan avlanan balığın av miktarında 2002 yılından bu yana gözlenen düşüşü (25bin ton'dan 6bin tona, TÜİK raporu) ciddiye almamak da mümkün değil.



muhabbetle,
D.

Hiç yorum yok: