Sayın yetkili,
Aşağıda ekli (1) numaralı belgede göreceğiniz üzere 25 Eylül 2010 tarihinden itibaren tüketiciler ve balıkçılar olarak ortak bir dilekçe ile üç maddeden oluşan sorularımızı Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'ndaki tüm ilgili kişi ve kurumların dikkatine yollamıştık.
Aşağıda ekli (2) numaralı belgede detaylarını bulacağınız üzere Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı sayın Dr. Nihat Pakdil ve Genel Müdür sayın Doç. Dr. Muzaffer Aydemir'in açıklamaları 6 Ekim 2010 itibarı ile elimize ulaştı.
Teşekkür ederim.
Ancak cevapların beni tatmin etmediğini üzülerek bildiririm.
Soruların net iletememiş olma ihtimalini de göze alarak tekrar etmek istiyorum:
İstanbul Boğazı gırgır avcılığına aslen kapalı bir bölgeyken ve "sürdürülebilir balıkçılık" bağlamında Marmara Denizi'ni değerlendiren pek çok rapor da bu yasağın devamını tavsiye etmekteyken, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nın bu haklı gerekçelere dayanarak Boğaz'ın Karadeniz girişi dahil olmak üzere gırgır ve trol avcılığına tümden kapatmasını beklemekteydim.
Oysa görüyorum ki yasak alan daraltılmakta ve av alanları genişletilmekte.
Sayın Pakdil ve sayın Aydemir aşağıda ekli (2) numaralı belgede görüldüğü üzere "Avcılık sınırının Paşabahçe'de olması av yapan balıkçı gemilerinin akıntı nedeni ile yasak alan içine sürüklenmesine ya da deniz trafiğinde tehlikeli durumlara yol açmakta idi." diyorlar.
1. Bu durumda Boğaz'ın gırgır avcılığına tümüyle kapatılması daha verimli ve daha gerçekçi bir çözüm olmaz mıydı?
Balıkçının yasak bölgelerde avlanması Sahil Koruma aracılığı ile denetlenmesi gereken ve bildiğim kadarı ile cezai karşılığı olan bir durumdur. Ceza, balıkçının yanlışını tekrarlamaması adına önemli bir yaptırımdır.
Boğaz'da gırgır ile balık avlanmamasının nedeni salt deniz trafiği olmayıp, Marmara'da üreyecek balığa rahat bir geçiş imkanı yaratılarak Boğazlar ve Marmara'daki balık stoklarının korunması olması gerektiği bilim adamlarınca raporlanmış ve herkes tarafından da bilinen bir gerçektir.
Hal buyken "av yapan balıkçı gemilerinin akıntı nedeni ile yasak alan içine sürüklenmesi" Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nin yasakları kaldırarak düzenlediği bir duruma dönüşmüştür!
Yasak alanda avlandıkları için geçen sezon ceza alan balıkçılar, bu durumda, bu sezon yasakların kaldırılması yoluyla ödüllendirilmişlerdir.
Devletin kural koyarken niyetine, kuralı uygularken göstereceği disipline inanmak isterim. Ceza bir balık sezonu verilir, bir diğerinde kaldırılırsa disiplinden bahsetmek fevkalade zor olacaktır, korkarım.
Ve sormak isterim, İstanbullu balıkçı ve balık tüketicisi için balık stoklarındaki azalma önemli bir gündem maddesiyken:
2. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı nazarında İstanbul Boğazı'nın çözüm bekleyen en birincil sorunu nedir?
3. Aşağıda ekli (3) numaralı belgeye konu olan toplantı için devlet kesesinden bir bütçe oldu mu, bilgi verilmesini rica ederim.
Sayın yetkili,
Ben bir İstanbullu olarak, Boğaz'ın ve Marmara'nın balık stoklarının korunması ve hatta arttırılması amacıyla Boğaz'ın, Karadeniz girişinden itibaren gırgır avcılığına tamamen ve istisnasız kapatılmasında ısrarcı ve takipçi olacağımı iletmek isterim.
Aksi durumda zira, çocuklarımıza miras bırakacak ne bir deniz ne de balık kalmayacağı kanaatindeyim.
Bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla,
Defne Koryürek
Slow Food, Fikir Sahibi Damaklar
Ekim 08, 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
belge (1)
Sayın Yetkili!
Bizler Türkiye balıkçılık sektörünün büyük çoğunluğu olan geleneksel kıyı balıkçılarıyla kader birliği yapmış İstanbullular'ız.
Geçen yıllarda Marmara'daki balık varlığını ve avcılığını ciddi boyutlarda ve olumsuz etkileyen, balıkçıların kaykay-salya-lez olarak adlandırdıkları müsilajın giderilme imkanlarını belirlemek amacıyla, Bakanlık yerli ve yabancı bilim adamlarından oluşturulan bir heyet toplamış ve bu heyet de bir rapor hazırlanmıştı.
Yerli ve yabancı bilimadamlarınca yapılan bu araştırmalar neticesinde, Marmara'yı etkileyen salya (kaykay-lez) adı verilen müsilajın giderilebilmesi için, Marmara'ya balık geçişinin engellenmemesi şiddetle tavsiye edilmekteydi.
Oysa avlanma sezonu başlama tahrihinden önce 21/8/2008 tarihli ve 26974 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 2/1 Numaralı Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ’in, “çevirme ağlarına ilişkin yasaklar” başlıklı 12'nci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendinde yer alan "trafik ayırım düzeni" ibaresi, "trafik ayırım şeridi" olarak; "Paşabahçe Feneri (41° 06’ 57" N - 29° 05’ 23" E)" ibaresi, "Çubuklu Kozaltı Burnu (41°06,599’ N - 29°04,973’ E)" olarak değiştirildi!
Bu durumda öğrenmek istediğimiz:
1- İstanbul Boğazı gırgır avcılığına aslen kapalı iken ve yukarıda anılan bilim adamı raporları da önümüzde durmaktayken, niçin ve hangi "daha güçlü gerekçe"yle Çubuklu önlerine kadar uzanan alan gırgır avcılığına açılmıştır?
2- Madem bilim adamlarının vardıkları sonuçlar ve tavsiyeler değerlendirilmeyecek, tebliğde yapılan değişikliklerde kaale dahi alınmayacak ve hatta tam tersi uygulamalara gidilecekti.. sormak ve öğrenmek isteriz, bu raporun hazırlanmasına devlet kesesinden ayrılan bütçe neydi?
3- Marmara'daki müsilajın en çok gırgırları etkilediği gerçeğinden hareketle, doğal olarak en çok gırgırları, dolaylı olarak da diğer balıkçıları ve tabii balık stoklarını korumak maksadıyla, yukarıda adı anılan ve bugüne kadar değerlendirilmediyse de, bundan sonra değerlendirilmesi yerinde olacak bu bilimsel raporların çerçevesinde değişiklikler yapılması düşünülmekte midir?
Bir İstanbullu olarak, gırgır avcılığına açılan Boğaz'ın balık varlığının devamlılığı için sakıncalı olabileceği kanaatiyle, bu yanlış uygulamadan en kısa zamanda dönülmesini ve sözkonusu rapor doğrultusunda Boğaz'ın gırgır avcılığına tamamen kapatılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
belge (2)
Müsteşar Yardımcımız Sayın Dr.Nihat PAKDİL ve Genel Müdürümüz Sayın
DoçDr.Muzaffer AYDEMİR'e hitaben yöneltmiş olduğunuz 2/1 Numaralı Su
Ürünleri Avcılığını Düzenleyen Tebliğ'de yapılan değişiklik ile
İstanbul Boğazında gırgır avcılığına ilişkin düzenlemenin
değiştirilmesi ve Marmara Denizinde meydana gelen müsilaj oluşumuna
ilişkin sorularınızın yer aldığı e-postanız incelenmiş olup, bahsi
geçen hususlara ilişkin açıklama aşağıda yer almaktadır.
Konuya göstermiş olduğunuz hassasiyetten dolayı teşekkür ederiz
1- İstanbul Boğazı gırgır avcılığına aslen kapalı iken ve yukarıda
anılan bilim adamı raporları da önümüzde durmaktayken, niçin ve hangi
"daha güçlü gerekçe"yle Çubuklu önlerine kadar uzanan alan gırgır
avcılığına açılmıştır?
a) Boğazlara ilişkin yapılan avcılık düzenlemelerinde, gemilerin
seyirleri esnasında sorun yaşanmaması için, seyir güzergâhlarında
avcılık yapılmaması yaklaşımından hareketle İstanbul ve Çanakkale
Boğazlarının bir kısmı gırgır avcılığına yasaklanmıştır.
Su Ürünleri Tebliğinde seyir yapılan güzergâh için "trafik ayırım
düzeni" ifadesi kullanılmıştır. Ortaya çıkan sorun üzerine trafik
ayırım düzeninin, Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Tüzüğündeki
tanımı incelendiğinde, bu tanımın Boğazlar girişinden itibaren Marmara
Denizindeki alanlar da dâhil, çok geniş bir bölgeyi ifade ettiği,
amaçlanan düzenlemeye uygun tanımın "trafik ayırım şeridi" olduğu
anlaşılmıştır. Değişiklik yapılan düzenlemede, trafik ayırım düzeni
ile amaçlanan, tüm Boğazlarda gırgır avcılığının yasaklanması olsa
idi, bu durumda Boğazlarda ayrı bir yasaklamaya gerek kalmayacağı
açıktır.
b) İstanbul boğazında, Ahırkapı ve Kadıköy İnci burnu mendirek
fenerini birleştiren hat ile Yeniköy vapur iskelesi ve Paşabahçe
fenerini birleştiren hat arasında kalan alan içinde olan çevirme
ağları ile avcılık yasağına ait Paşabahçe feneri koordinat noktası,
yarım mil kadar güneye, Kozaltı burnuna çekilmiştir. İstanbul Boğazı
haritası incelendiğinde, Paşabahçe fenerinin olduğu alanın, Boğazın en
keskin dönüşlerinden biri olduğu görülecektir. Avcılık sınırının
Paşabahçe'de olması av yapan balıkçı gemilerinin akıntı nedeni ile
yasak alan içine sürüklenmesine ya da deniz trafiğinde tehlikeli
durumlara yol açmakta idi. Yapılan düzenleme belirtilen sorunların
giderilmesine yönelik bir düzenlemedir.
2- Madem bilim adamlarının vardıkları sonuçlar ve tavsiyeler
değerlendirilmeyecek, tebliğde yapılan değişikliklerde kaale dahi
alınmayacak ve hatta tam tersi uygulamalara gidilecekti.. sormak ve
öğrenmek isteriz, bu raporun hazırlanmasına devlet kesesinden ayrılan
bütçe neydi?
Marmara Denizinde musilaj nedeninin tespiti amacıyla FAO Teknik
İşbirliği Programı kapsamında, anılan kuruluşun maddi kaynakları ile
bir proje yürütülmüştür. Proje sonucunda kirlilikten balıkçılığa kadar
pek çok konuda öneriler bulunmaktadır. Yapılan önerilerin
gerçekleşmesi ile sorunun kesinlikle ortadan kaldırılabilineceği ileri
sürülememektedir. Bakanlığımızın konuya ilişkin hassasiyeti devam
etmekte olup, ülkemizin üyesi olduğu Akdeniz Genel balıkçılık Konseyi
(GFCM) vasıtası ile 6-8 Ekim 2010 tarihleri arasında İstanbul'da "Alg
ve Denizanaları Patlamaları" konulu bir çalıştay düzenlenmektedir.
3- Marmara'daki müsilajın en çok gırgırları etkilediği gerçeğinden
hareketle, doğal olarak en çok gırgırları, dolaylı olarak da diğer
balıkçıları ve tabii balık stoklarını korumak maksadıyla, yukarıda adı
anılan ve bugüne kadar değerlendirilmediyse de, bundan sonra
değerlendirilmesi yerinde olacak bu bilimsel raporların çerçevesinde
değişiklikler yapılması düşünülmekte midir?
Çalıştay ve söz konusu proje sonuçları Marmara Denizinde ve Boğazlarda
başta pelajik balık avcılığı olmak üzere tüm avcılık faaliyetlerine
ilişkin düzenlemelerde dikkate alınacaktır.
belge (3)
MARMARA DENİZİNDEKİ MUSİLAJ (KAYKAY) OLUŞUMUNUN ÇÖZÜMÜNE DÖNÜK FAO-TCP PROJESİNDE ÇALIŞAN ULUSLARARASI UZMANLARIN BİTİŞ RAPORLARINDA VURGULADIKLARI KONULAR
§ Alg patlaması ve musilaj oluşumu küresel bir sorun haline gelmiştir. Alg patlaması ve musilaj oluşumu başta resifler olmak üzere deniz dibinde olumsuz değişimlere yol açabilmekte, balıkçılığa olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Buna rağmen, ülkelerin genelde halk sağlığı yönünden tehlikeli durumlar oluştuğunda çözümarayışına girdikleri görülmektedir.
§ Musilaj oluşumuna bağlı olarak, midyelerde zehirli madde birikimi olasılığı bulunmakla beraber, musilajla bu birikimin tehlikeli boyuta geldiğini gösteren çalışmaların bulunmadığı söylenebilir.
§ Yapılan çalışmalar musilaj oluşumunun ortamdaki çözülmüş organik karbonla bağlantılı olduğunu göstermektedir. Çözülmüş organik karbon, ortamdaki toplam çözünmüş organik madde birikiminin ana girdilerinden biridir. Doğal şartlarda, planktonik canlılarortama musilaj türünden doğal salgılar bırakmaktadır. Dengeli ortamlarında bu doğal salınım (çözünmüş organik madde yönünden) bir sorun oluşturmamaktadır.
§ Musilaj, sadece kirlilik veya oksijen yetersizliğiyle yürüyen aşırı alg patlamasıyla (ötrofikasyon) ilişkilendirilebilecek bir oluşum değildir. Bilimsel çalışmalar, bu oluşumun karmaşık fiziksel, kimyasal ve biyolojik etkileşimlerle geliştiğini, birbirini izleyen çok sayıda evreyi içerdiğini göstermektedir. Bu karmaşık oluşumda, musilaj oluşturduğu bilinen çok sayıda plankton bulunmaktadır. Musilaj oluşumunda, ortamda (musilaj oluşturan veya oluşturması olası) bir türün çok sayıda bulunması, musilajın bu yaygın tür tarafından oluşturulduğu anlamına gelmemektedir. Ortamda az sayıda bulunan bir türün oluşturulduğu bildirilen alg patlaması-musilaj örnekleri bulunmaktadır. Doğal ortamda musilaj olayına neden olan asıl etkenin-etkenlerin bulunması amacıyla laboratuarda yapılan kültür çalışmalar yanıltıcı sonuçlar verebilmektedir.
§ Akdenizde (Adriyatik Denizinde) musilaj oluşumlarına 18. yüzyılda rastlandığını bildiren gözlemler bulunmaktadır. Adriyatik Denizinde 1989 yılından bu yana musilaj oluşumu tekrarlamaktadır. Adriyatik dışında, son yıllarda Akdenizin birçok bölgesinde de musilaj oluşumuna rastlanmıştır.
§ Marmara Denizinde 2007 yılında görülen musilaj oluşumunun nedenlerini inceleyen araştırmacılar arasında musilajın olası etkeni olarak farklı türler bildirilmiştir:
İstanbul Üniv. Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enst.: Deniz anası (Liriope tetraphylla)
TUBİTAK: P. micans and Skeletonema sp., Gonyaulax fragilis
İstanbul Üniversitesi Fen Fak.: Gonyaulax fragilis, Cylindrotheca closterium, Chaetoceros costatum and Thalasiosira rotula, Thalasiosira hyalina
İnönü Vakfı: Rhizosolenia calcaravis (diatom)
Uluslararası uzmanlar, musilaj oluşumunun fitoplanktonlarca oluştuğu görüşünü taşımakla beraber, Türkiye’de yapılan araştırmalarda musilaj etkeni-etkenlerini bulmada izlenen yöntemleri genelde yetersiz bulmakta, yukarıda verilmiş olası musilaj etkenlerin doğruluğundan kuşku duymaktadır. Gerçek etkenin bulunmasının daha gelişmiş yöntemlerle (ileri moleküler, virüs ve mikrobiyolojik incelemeler) araştırılması gereğine vurgu yapmışlardır.
Uluslararası uzmanlar araştırma kurumları arasında iletişim bakımından bazı eksiklikler olduğunu bildirmektedir. Marmara Denizindeki musilaj oluşumu konulu bölgesel bir proje uygulanmasını önermekte, bu projenin araştırma kurumları arasındaki işbirliğini artırmada yararlı olacağını düşünmektedir.
Uluslararası ve yerel uzmanların bir çalıştayda Marmara Denizindeki musilaj oluşumunu bilimsel olarak değerlendirmeleri önerilmektedir.
Tablo 1. Uluslararası uzmanlara göre Marmara Denizindeki musilaj oluşumunun seyri.
belge (3) devam..
UZMANLARCA ÖNERİLEN OLASI ÖNLEMLER:
§ Musilaj oluşumunun önceden önlenmesi veya oluşmuş musilajın etkisinin azaltılmasında genelde güçlükler bulunmaktadır. Musilaj oluştuğu, karmaşık etkileşimlerden sonra ortaya çıkan bir yapılanma, renklenmeyle kendini birden göstermektedir. Oluşumun ön-aşamalarından bir ipucu yakalamak genelde zordur. İpucu elde edilse bile bu bir çözüm getirememektedir.
§ Çözüm yollarından en önemlisi ortama besin maddesi girdisini denetim altında tutmak olarak görünmektedir. Marmara Denizine evsel ve sanayi atığı yoluyla giren, alg patlamasını tetikleyen besin maddesi miktarının çok fazla olduğu görülmektedir. Bölgede denize bırakılan atık suların arıtımında önemli eksiklikler olduğu görülmektedir. Bu bakımdan, Marmara Denizine boşaltılan atıkların biyolojik ve kimyasal arıtımının yapılması yönünde adım atılması önem taşımaktadır.
§ Deniz çayırlarının üstünde musilaj öldürücü bakterilerin bulunması, çözüm yolu arayışında dikkatleri bu yöne çekmiştir. Bu bağlamda, Marmara Denizinde yapay çayırların oluşturulmasının bir çözüm olacağı düşünülmektedir. Musilaj oluşumunu engelleyen virüsler bulunmasına karşın, virüslerle çözüm yoluna gidilebilmesinin ileriki yıllarda denenebileceği düşünülmektedir (şu aşamada kimi patenti alınmış kimi uygulamalar bulunmaktadır).
§ Musilaj-alg patlaması oluşmalarına dönük bir ulusal izleme sisteminin oluşturulmasının bu türden sorunların çözümüne yardımcı olacağı düşünülmektedir. Bu izleme sisteminin oluşturulması önerilmektedir. İzleme sisteminde, diğerlerinin yanısıra, aşağıda sıralanan konularda veri toplanmalıdır:
Çözünmüş organik madde: zamana ve yere bağlı mevsimsel değişimler, plankton dağılımı, plankton artışları
Musilaj oluşumunun kimyasal, biyolojik ve mümkünse moleküler düzeyde incelenmesi
Musilaj oluşumuyla birlikte seyreden çevresel koşulların izlenmesi: Tuzluluk-sıcaklık değişiklikleri, ışık, düşey yoğunluk gradienti, hidrodinamik, tetikleyici etkenlerin tanımlanması
MARMARA DENİZİNDEKİ MUSİLAJ (KAYKAY) OLUŞUMUNUN ÇÖZÜMÜNE DÖNÜK FAO-TCP PROJESİNDE ÇALIŞAN YEREL UZMANLARIN BİTİŞ RAPORLARINDA VURGULADIKLARI KONULAR
Yerel uzmanlar, Marmara Denizindeki musilaj yapının, bu denizdeki biyolojik besin zinciriyle bağlantısına dikkat çekmekte, pelajik balıkların ortamdan eksildiği durumlarda besin zinciri dengesinin bozulduğu, zincirde planktonla beslenen küçük pelajiklerin yerini başka türlerin aldığını, bu değişimin musilaj oluşumuyla birlikte yürüdüğünü raporlarında vurgulamaktadır. Küçük pelajiklerin denizdeki besin yerindeki önemli işlevleri açısından, bu türlerin korunmasına dönük koruyucu teknik önlemler getirilmesini, balıkların Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından serbest giriş-çıkışlarının sağlanması için, Marmara Denizinin avcılığa yasaklanmasını önermektedirler (Herbir boğazda 10 deniz mili alanda kesin yasaklama).
yayin.baskan@tarim.gov.tr,
nihat.pakdil@tarim.gov.tr,
maydemir@kkgm.gov.tr,
duralik@kkgm.gov.tr,
vahdettink@kkgm.gov.tr,
maksoye@hotmail.com,
selamigulay@hotmail.com adreslerine 8 Ekim 2010 tarihinde gönderilmiştir..
Yorum Gönder