Haziran 21, 2010

bugün Pazartesi. eğer daha önce başlamadıysanız, bugün, yeni bir diyetin ilk günü olsun: üzerinde "gdo'lu değildir" yazmayan ve içeriğinde soya ya da mısır olan hiçbir ürünü yemeyin! yedirmeyin!

siz de bizler gibi gdo'ların yönetilmesini değil yasaklanmasını isteyenlerdenseniz, gdo'yu önce kendi diyetinizden çıkartacaksınız. yemeyecek, almayacak, o güç bela kazandığınız parayı asla ve asla gdo içeren ürünlere yatırmayacaksınız. nokta.

zira otuz yıldır Cola içilen bir ülkede yerli sermayenin de benzer kazanca göz dikip alaturcasını yaratmasından sıçratıp hedefi hükümete çevirmek ve "memleketi satıyorlar" demek, çok kolay! becerebiliyorsanız Cola'nın muazzam karlılığının arkasındaki mısır şekerine ve o mısırın hele bir de gdo'lu olma durumunda artacak kazanca dur deyin. becerebiliyorsanız "gdo'lu soya ve mısıra yasal izin çıktı" haberleri arasında girdiğiniz süpermarketten, çantanızda mısır ya da soya içeren hiç bir ürün olmadan çıkmayı deneyin. güç, cebimizde: oy da, para da bizde!

hatırlatmama izin verin: mısır kahvaltı gevreğinizden, gazozlu içeceğe, Türkiye'nin en çok satan birasından, tavukların yemine... heryerde. soya ise: çikolatadan, keklere, kurabiyeden, ekmeğe..

paketinde "gdo'suz mısır/soyadan üretilmiştir" yazmadığı sürece yemeyin. yedirmeyin.

gdo'lu soya ve mısır kar getirmediğinde yasaklamak gereksiz olacak zira, güvenin.
- Defne KORYÜREK

2 yorum:

Zehra Gürgen dedi ki...

O kadar zor ki, herşeyin üzerinde GDO suz yazmıyor, ya da biz tek tek hangi ürünler GDO suz seçip yayınlayıp kulaktan kulağa ürünleride deşifre edeceğiz. Böyle böyle daha da kolay olacak tüketicinin onu almaması ?

Defne Koryurek dedi ki...

Zehra hanım,

o halde bırakmalı mıyız işin ucunu?!!

eminim siz de teslim edersiniz haklılığımı :)) yemeği evde yaptığınız sürece ne kadar tehlikede hissedebilirsiniz ki kendinizi? ama sahiden evde yemek yapmaktan bahsediyorum, hani anneannelerimiz usulünde. yani mercimek köftesi yapmaktan, artan ekmeklerle tirit hazırlamaya kadar gerçek mutfak bilgisi içeren beceriden bahsediyorum, ketçapı mayonezi marketten alıp evde sosis haşlamaktan değil :)

eğer evde yemek pişiriyorsanız ve ketçap, meyvalı yoğurt, çocuk büyüten ekmek, hazır çorba, salata sosu, cola vs gibi paketli ürünlere, yani anneannenizin tanımadığı, bilmediği gıdalara yanaşmaksızın gıdanızı hazırlayabiliyorsanız.. meseleniz sadece hammaddeyi nereden alacağınızda tıkanıyor, o kadar. o noktada da çok şükür İstanbul'da bile 6-7 tane organik market, süpermarketlerin organik reyonları ve organik üreticilerin eve kadar teslimat yaptıkları paket servisleri var.

haa, derseniz benim arka sokakta küçük bir bostan var, oradan alsam. eğer gözünüzle gördünüz, üreticiyi tanıyor ve ürettiğine güveniyorsanız... neden olmasın?

bakın, yarın, örneğin hamsili bulgur pilavı yapın, evinizde. alabiliyorsanız bulgurun organik olanını alırsınız ama almasanız bile margarin katmayacağınıza eminim zaten :)) gerisi nedir ki? yanına bir roka salatası koymaya bakar! ama tavuklu pilav yapmaya karar verirseniz, ertesi akşama, evet, tavuğunuzun organik olmasını tercih edin, zira tüm tavuklar bugün mısır ve soya ile besleniyorlar! gdo'suz soya ve mısır bulan tavuğu nereden siz bulursunuz, organik haricinde garantisi yok. ete gelince... kuzu eti danaya göre daha garantili, zira yem yemeye gelmiyor koyun. dana almak istediğinizde de Ayvacık'ın mera hayvanları "organik" ibaresiyle marketlerde yerini almaya başladı bile.. paranızı hak edene verin. karşılığı gani gani sağlık olarak gelecek zira :)

bir tek süte dair derdiniz olabilir, zira süt hayvanlarının yemle besleniyor oluşu ve yemde gdo endişesini organikle yensek bile, bu defa da uht derdimiz çıkıyor karşımıza! organik sütün günlük pastorize versiyonu karşımıza çıkana kadar organik yoğurtla yetineceğiz, derim ben. tereyağ ve peynir söz konusu olduğunda yöresinden alabilmeyi ve erzak stoğu tutabilmeyi öneriyorum: tereyağını, örneğin, Kars'tan getirtmek artık çok da zor iş değil!

derseniz, pahalı. evet.

ucuz değil.

gıda, zaten, sağlığımızın garantisi gıda ucuz olmamalı. televizyonun ucuzunu arayın, cep telefonunun... ama gıdanın "parasını hak edeni"nden aşağısına razı olmayın. az tüketin, kalitesi yüksek, gerçek olan gıdayı tüketin.

anneannelerimiz asla beyaz bir gömleği iyi bir bala tercih etmezlerdi. biz de etmemeliyiz!

yanılıyor muyum?

inanın, bir yorum kutucuğuna sığdıramayacağım kadar çok ihtimal ve imkan var, gdo'suz yaşam için ama televizyon seyretmek yerine mutfakta çalışmamız anlamına geliyor, bu, biz kadınlar için. anneannelerimiz gibi. bakın, kadınlarımız bu gayrete niyetliler mi, o ayrı bir soru :)))

sizin gayretinizin eksilmemesi, artması temennisi ile,
D.



Defne Koryürek
Slow Food, Fikir Sahibi Damaklar kurucu lideri
www.fikirsahibidamaklar.org
www.slowfoodanadolu.com
www.slowfood.com