Sayın Milletvekili;
1990 lı yıllardan bu yana insanlığın yaşamına sokulmaya başlanan “GDO ve diğer GDO’lu yem ve gıdaların” bilim insanlarının yaptığı araştırmalar, deneyler ve analizler sonucunda, bakteri genlerinin aktarıldığı organizmaların doğal çeşitliliğe verdikleri zararlar sonucu yeni (Frankeştayn) canavarların ortaya çıkmasına neden olduğu görülmüştür. GDO’lu ürünlerin temel sakıncalarının bir başka yanı da insan/hayvan sağlığına ve çevreye karşı olumsuz etkileridir. GDO’lu ürünlerin tüketiminde insan ve hayvanda toksik (zehir) ya da allerjik etki yapması, antibiyotiklere karşı direnç oluşturması, doğrudan alım durumunda ise insan ve hayvan bünyesindeki mikroorganizmalarla birleşme ihtimali gibi önemli sağlık riskleri ortaya çıktığı bilim insanlarınca ifade edilmektedir. (Brezilya fındığının bir genine sahip olan transgenik soya fasulyesinin, fındığa alerjisi olanlarda alerjiye neden olduğu bilim insanları tarafından yapılan tespitlerden biridir..) GDO’yla ilgili önemli bir başka kaygıda, aktarılmış genlerin doğal bitki türüne atlayarak, bulundukları çevredeki doğal türlerde biyoçeşitliliğin kaybına neden olmaları ile yabani türlerin doğal yapılarında sapmalara neden olmaktadır. Ekosistemdeki tür dağılımını ve dengeleri bozan GDO lu tohumlar kısırdır. Bu kısır tohumların ekiminin tarımda ilaç kullanımını azalttığı, verimi artırdığı ve yaklaşımı ise gerçekleri yansıtmamaktadır. GDO’lar iddia edildiği gibi açlığa çare de değildir,
Sayın Milletvekili;
Bilindiği gibi 02.Haziran.2009 tarihinde Biyogüvenlik yasa tasarısı bakanlar kurulunun imzasına açılmış olup, bu süreç tamamlanmadan Ekim/2009 da Tarım Bakanlığı tarafından “GIDA VE YEM AMAÇLI GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR VE ÜRÜNLERİNİN İTHALATI, İŞLENMESİ, İHRACATI, KONTROL VE DENETİMİNE DAİR YÖNETMELİK” Resmi Gazetede yayınlatılarak uygulamaya sokulmuştur.
Gıda ve yem kanunlarına dayanak yapıldığı belirtilen bu yönetmeliğin isminden de anlaşıldığı gibi GDO ların ülkeye girişini düzenleyen bir yönetmelik olduğu, özünde de atıf yapılan kanunlarla bir ilintisi olmadığı açıktır.
Yönetmelikte, İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin son derece zararlı olmasına dikkat çekilmiş olması ile, GDO lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılmasının yasak olduğunun belirtilmesi, yıllardır ifade ettiğimiz GDO ların zararları gerçeğinin resmi ağızlardan itiraf edildiğinin göstergesi olmuştur.
GDO ların sakınca ve zararlarının kamu otoriteleri tarafından kabul edilmesine karşın, başta mısır, soya, kanola, pamuk olmak üzere tüm GDO ve diğer GDO’lu yem ve gıdaların ülkemize girişine izin verilmesi anlaşılır gibi değildir. Gerçekler Tüketicilerden saklanmaktadır. Asıl sorun, GDO ve diğer GDO’lu yem ve gıdaların zararlarına dikkat çekilmesine karşın, GDO ların ülkemize girişinin serbest bırakılması ya da şartlı izin verilmesidir.
Ülkemiz tüketicileri, GDO’lu yem ve gıdaların ülkemize girişine izin verilmesini ve bu ürünlerin satışının yapılmasını istemiyorlar.
Milletin vekili olarak, asilin istemediği insan ve hayvan sağlığı açısında zararlı ve tehlikeli olan, çevreyi kirleterek, tahrip eden, biyo çeşitliliği yok eden GDO ve diğer GDO’lu yem ve gıdaların bugün ülkemize girmemesi için yarın tohumlarının topraklarımızda ekimlerinin yapılmaması için karşı durunuz. Bu sorumluluğa ortak olmayınız.
Toplumun sağlık ve güvenliğine sahip çıkmanın iktidarı- muhalefeti olmaz !
Hükümeti yaşama karşı duyarlı olmaya,
TBMM üyelerini ise GDO lara karşı toplumsal göreve çağırıyoruz!
Fuat Engin
TÖF Genel Başkanı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder